15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 54. yıldönümünde İstanbul’da ve Bölge Temsilciliklerimizin olduğu illerde “Şanlı 15-16 Haziran’ın İzinde, Ekmek-Adalet-Hürriyet mücadelesine” sloganıyla basın açıklamaları ve anma törenleri düzenleniyor.
İSTANBUL
13 Haziran 2024 Perşembe günü İstanbul Yoğurtçu Parkı’ndaki anma törenine Genel Başkanımız Arzu Çerkezoğlu, Genel Sekreterimiz Tayfun Görgün, Genel Başkan Yardımcımız Özkan Atar ve Yönetim Kurulu üyemiz Şükret Sevgener de katıldı.
Sendikalarımızın genel merkez ve şube yöneticilerinin yanı sıra, toplu sözleşme hakları için grevde olan Birleşik Metal İş üyesi Mersen işçilerinin de aralarında olduğu çok sayıda işçi törende yer aldı.
Yoğurtçu Parkı’ndaki 15-16 Haziran anma programımız DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün’ün konuşmasıyla başladı. Görgün 15-16 Haziran’ın yıldönümünde mücadele eden, alanlarda olan işçileri selamladı.
"Bu zorlu günleri nasıl aşacağımızı ise Türkiye işçi sınıfının 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi gösteriyor" pic.twitter.com/bOPtsT3rWx
— DİSK (@diskinsesi) June 13, 2024
Görgün’ün ardından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu bir konuşma yaparak 15-16 Haziran direnişinin işçi sınıfı mücadelesindeki önemine değindi. 15-16 Haziran içinden geçtiğimiz karanlık dönemden çıkış için yolumuzu aydınlatan bir ışık olduğunu vurgulayan Genel Başkanımız ücretleri baskılayan, halkın geniş kesimlerini yoksullaştıran, acı reçeteyi işçilere içirip büyük sermayeyi mutlu etmeye yönelik politikalara karşı mücadelede 15-16 Haziran’ın yol gösterici olduğunu söyledi.
Yoğurtçu Parkı’ndaki basın açıklamasının ardından, 54 yıl önce 15-16 Haziran büyük işçi direnişinde üç işçinin öldürüldüğü noktaya bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşün ardından büyük işçi direnişinde yaşamını yitiren Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak için saygı duruşunda bulunuldu ve öldürüldükleri yere karanfiller bırakıldı.
"15-16 Haziran'ın izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesine"
Basın açıklaması ve anma töreni için Yoğurtçu Parkı'nda toplanıyoruz… pic.twitter.com/CjBaLkY32X— DİSK (@diskinsesi) June 13, 2024
ANKARA
15-16 Haziran büyük işçi direnişin 54’üncü yılında DİSK İç Anadolu Bölge Temsilciliği Ankara Ulus Anıtı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Buradaki basın açıklaması DİSK İç Anadolu Bölge Temsilcisi Birgül Kaya okudu.
Kaya açıklamasında “Türkiye işçi sınıfı bu adaletsiz düzeni kendi elleriyle değiştirebilir. Ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten bizler 15-16 Haziran direnişinin ışığında birleştiğimizde ve mücadele ettiğimizde hiçbir kuvvetin bizi yenemeyeceğini biliyoruz” dedi.
15-16 Haziran büyük işçi direnişin 54'üncü yılında DİSK İç Anadolu Bölge Temsilciliği Ankara Ulus Anıtı'nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. pic.twitter.com/ik2pnkScIB
— DİSK (@diskinsesi) June 13, 2024
MERSİN
DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği, Mersin Özgür Çocuk Parkı’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 54’üncü yılını selamladı.
LÜLEBURGAZ
Trakya Bölge Temsilciliğimiz Lüleburgaz Kongre Meydanı’ndaki basın açıklaması ile 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 54’üncü yılını selamladı.
ESKİŞEHİR
Eskişehir Bölge Temsilciliğimizin DİSK Bölge Temsilciliği önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında 15-16 Haziran bildirimiz okundu.
Büyük işçi direnişinin 54. yıldönümünde DİSK’in örgütlü olduğu fabrikalarda, işyerlerinde, atölyelerde ve çeşitli kentlerdeki basın açıklamalarında okunan metin:
Şanlı 15-16 Haziran’ın izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesine!
İşçiler, emekçiler, emekliler olarak, zor günler geçiriyoruz.
Yüksek enflasyon karşısında maaşlarımız eriyor; ekmeğimiz her gün biraz daha küçülüyor. Gelirde, vergide ve ülkede adalet her gün biraz daha bozuluyor; zengin daha da zenginleşirken milyonlar yoksullaşıyor. Sendikal hak ve özgürlüklerimiz başta olmak üzere hürriyetimiz alabildiğine kısıtlanıyor.
Bu zorlu günleri nasıl aşacağımızı ise Türkiye işçi sınıfının, 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi gösteriyor.
15-16 Haziran’ın 54’üncü yıldönümünde bir aradayız. 15-16 Haziran işçi sınıfının ayağa kalkıp “Artık yeter!” dediği bir direniş destanıdır. 15-16 Haziran işçi sınıfının burjuvaziye, tüm sömürüye nasırlı ellerin yumruğunu vurmasının simgesidir.
Bundan tam 54 yıl önce, dönemin siyasi iktidarı Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yaparak DİSK’i fiilen ortadan kaldırmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırladı. Getirilmek istenen yasada bir sendikanın ve konfederasyonun Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için işçilerin üçte birini üye yapması gerekecekti. Yüzde 33’lük bir barajla DİSK’in önüne set çekmek istiyorlardı. Bu yasa tasarısı 1961 Anayasası’nda tanınan hakları yok saymaktaydı. Ama o yıllarda da işçilerin haklarına ve ekmeğine el uzatmak için Anayasa’yı çiğnemeyi göze alan bir siyasi iktidar vardı.
DİSK’in kapısına kilit vurmayı amaçlayan Anayasa’ya aykırı bu girişimin arkasında elbette ki patronlar vardı. Çünkü DİSK 1967’deki kuruluşuyla beraber işbirlikçi, sarı sendikacılığa karşı sınıf ve kitle sendikacılığı çizgisi ile güçlenmekteydi. DİSK güçlendikçe, ücretler yükselmekte, işçiler yeni haklar elde etmekteydi. DİSK güçlendikçe işçi sınıfı güçleniyordu. DİSK güçlendikçe işçiler sömürü düzeninin çarklarına çomak sokuyordu. DİSK güçlendikçe işçiler işyerlerinde ve ülkede söz ve karar sahibi oluyordu.
Patronlar ve iktidar bu gelişmelerden rahatsız olduğu için DİSK’i yok etmek istiyorlardı. İşçileri sarı sendikalara mahkûm etmek için hazırladıkları yasal düzenlemeyi kolaylıkla hayata geçireceklerini düşündüler. DİSK’in çağrılarına, çabalarına kulaklarını tıkadılar. İşçilerin tepkilerini dinlemediler. “Biz yaparsak olur” dediler ama yanıldılar.
Tasarının Meclis’ten geçmemesi için yaptığı girişimlerden sonuç alamayan DİSK, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticilerini 14 Haziran 1970’te toplayarak eylem kararı aldı. Kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler, bu toplantıda yaptığı tarihi konuşmasında şunları söyledi:
“Meclis’teki kanuna karşı kısa zamanda DİSK’e bağlı bütün sendikaların hemen kendi işkollarında greve geçmesi gerekir, arkadaşlar. Biz işçiyiz, dünyada her şeyi yapan işçiler amma işçiler durduğu zaman, dünyada her şeyi yapan işçiler durdukça dünya durur arkadaşlar, uçak durur, gemi durur, fabrikalar durur, bütün vasıtalar durur. Çünkü biz işçiler buna hâkim olduğumuz müddetçe her şey de o zaman kendiliğinden halledilmiş olur.”
Ve Kemal Türkler’in dediği gibi oldu. 15 Haziran sabahından başlayarak sadece DİSK’li işçiler değil, örgütlü-örgütsüz tüm işçiler, kol kola omuz omuza direndi.
İlk olarak İzmit, Gebze ve İstanbul’dan 100 binin üzerinde işçi Ankara asfaltını keserek yürüyüşe geçti. Her adımda sayıları arttı, her kilometrede seslerine yeni sesler katıldı. Önlerine çıkan barikatlar dağıldı. Coplar, panzerler ve hatta kurşunlar işçi selini durduramadı. Bu kıvılcım Türkiye’nin diğer büyük kentlerine de ulaştı.
Dönemin iktidarı işçileri dinlemek yerine susturmaya çalıştı. Köprüler kaldırılarak işçilerin yürüyüşü engellenmek istendi. Açılan ateş sonucu üç işçi; Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak yaşamını yitirdi. 60 günlük sıkıyönetim ilan edildi. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandı ve yargılandı. 5 binin üzerinde işçi önderi işten atıldı.
Gözünü karartan hükümet işçi kanı pahasına yasayı çıkarttı ama fiili olarak uygulayamadı. Gücümüz birliğimizden gelir diyen işçilerin kararlılığı sayesinde DİSK’in kapısına kilit vuramadı. Nitekim Anayasa Mahkemesi ölü doğan bu yasayı iptal etti. DİSK’in görüşleri haklı çıktı. DİSK kazandı, işçiler kazandı.
Bu şanlı direnişi nesilden nesile Türkiye işçi sınıfına anlatmak hepimizin görevidir. Çünkü 15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir “tarih” değildir. 15-16 Haziran içinden geçtiğimiz karanlık dönemden çıkış için yolumuzu gösteren bir işaret fişeğidir.
Bugün 15-16 Haziran direnişinin izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesini büyütme kararlılığımızı ifade etmek için bir aradayız. Türkiye işçi sınıfı olarak 15-16 Haziran direnişinde gösterilen birliği, dayanışmayı ve mücadeleyi örgütlemek zorundayız. Çünkü bize bir kez daha sömürü, adaletsizlik ve kölelik dayatılıyor.
Enflasyon nedeniyle yaşanan kayıpların karşılanmayacağı hükümet yetkilileri tarafından açıkça ilan ediliyor. Şirket kârları rekorlar kırarken ücretleri enflasyonun nedeni olarak gösterecek kadar akıldışı politikalar ile karşı karşıyayız.
Türkiye’de düzenin tüm çarkları emeği ucuzlatmak için dönüyor.
Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye İstatistik Kurumu dahi suç işlemeyi göze alarak mahkeme kararlarına rağmen enflasyon sepetine yönelik sansür uygulamaya devam ediyor.
Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasındaki yerini koruyor.
Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor.
Emeği ucuzlatmak uğruna, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri maliyet unsuru olarak görülüyor ve işçiler önlenebilir iş kazalarında yaşamdan koparılıyor.
Emeği ucuzlatmak uğruna, emekliler sefalete mahkûm edilerek çalışma yaşamına devam etmeye zorlanıyor.
Yükselen faiz oranları nedeniyle ekonomideki yavaşlama işsizlik oranlarının artmasına neden olurken artan işsizlik de emeği ucuzlatmak için bir fırsat olarak görülüyor.
İktidarın Orta Vadeli Program’da ve 12. Kalkınma Planı’nda açıkça ilan ettiği plan işlemeye devam ediyor. Ücretleri baskılayan, halkın geniş kesimlerini yoksullaştıran, kısacası acı reçeteyi yine bizlere içirip büyük sermayeyi mutlu etmeye yönelik politikalar hızla hayata geçiriliyor.
Gelirde adaletsizlik büyürken vergi yükü daha fazla işçilerin, dar gelirlilerin omuzlarına yıkılıyor. Aşırı kârlar elde eden şirketlerin vergilerine imtiyaz üstüne imtiyazlar tanınırken biz mücadele edip ücretlerimizde artış sağlasak bile bu artışlar “vergi dilimi” yoluyla gasp ediliyor. Gelirde adaletsizlik, vergide adaletsizlik ile perçinleniyor.
Türkiye işçi sınıfı bunu hak etmiyor!
Ve Türkiye işçi sınıfı bu adaletsiz düzeni kendi elleriyle değiştirebilir.
Ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten bizler 15-16 Haziran direnişinin ışığında birleştiğimizde ve mücadele ettiğimizde hiçbir kuvvetin bizi yenemeyeceğini biliyoruz.
Türkiye işçi sınıfı DİSK çatısı altında birleşmeye, 15-16 Haziran direnişinin izinde mücadeleye çağırıyoruz!
Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet için yaşasın 15-16 Haziran!
Sendikal haklarımız için ve demokrasi için yaşasın 15-16 Haziran
Ekmek için, adalet için, hürriyet için yaşasın 15-16 Haziran!
Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın direniş!
Yaşasın DİSK!