DİSK Yönetim Kurulu’nun İş Yasası’nda değişiklik yapılmasına yönelik girişimlere ilişkin basın açıklaması:
DİSK YÖNETİM KURULU:
“TAŞERON CUMHURİYETİ”NE GEÇİT VERMEYECEĞİZ!
İşveren örgütlerinin talepleri doğrultusunda, taşeron uygulamasına ilişkin yasal düzenlemeleri esnetmeyi, yasal sınırları kaldırmayı amaçlayan AKP hükümeti, bu yöndeki iradesini son üç yıl içinde iki defa somut biçimde ortaya koymuştur. “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı”nda yer alan daha sonra taslaktan çıkarılan düzenlemede, asıl işlerin taşerona verilmesine ilişkin koşuldaki “ile” bağlacının “veya” şeklinde değiştirilmesi öngörülerek adeta nabız yoklaması yapılmış, geçtiğimiz aylarda kamuoyuna sızan yasa taslağında, asıl işlerin taşerona verilebilmesine ilişkin koşulun tümüyle kaldırılması öngörülmüştür.
Emek örgütlerinden yükselen tepki üzerine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, teklifini revize ederek, 12 Nisan 2013 tarihinde yapılan Üçlü Danışma Kurulu’nda işçi ve işveren konfederasyonlarına iletmiştir. Bakanlık 8 başlık altında durum tespitleri yapmış, ardından değişiklik önerilerini sunum olarak ortaya koymuş ve bu sunumu taraflara iletmiştir. Bakanlığın tespit ve önerileri incelendiğinde, çalışma yaşamından birinci derecede sorumluluğu ve yetkisi bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, taşeron sorununa ilişkin yasal düzenlemelere, sorunlara, uygulamalara, yargı kararlarına ve iş hukuku öğretisine vakıf olmadığı, ya taşeron gerçeğini bilmediği ya da bilip de bilmezden geldiği, nihayetinde Bakanlığın yanlış tanılar koyarak, yanlış tedaviler önerdiği görülmüştür.
Bakanlığın teklifinin asıl amacı, asıl işlerin taşerona verilebilmesi için aranan “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” koşullarının kaldırılması/gevşetilmesi ve asıl işlerin de kolayca taşerona verilebilmesidir. Bakanlığın teklifine göre, “işletmenin ve işin gereği olma” koşulları tümüyle kaldırılacaktır. “Teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” koşulu ise kelimelerle oynanarak fiilen kaldırılacaktır. Bakanlığın teklifi, “teknoloji” ya da “uzmanlık” gerektiren tüm asıl işlerin başka bir koşul aranmaksızın taşerona verilebilmesini öngörmektedir. Asıl işlerin büyük çoğunluğunun doğası gereği, teknoloji ya da uzmanlık gerektirdiği göz önünde bulundurulduğunda, asıl işlerin taşerona verilmesinin çok büyük ölçüde mümkün kılındığı görülmektedir. Mevcut sınırlamalara rağmen bu denli yaygınlaşan taşeron uygulaması, bu değişiklik yapıldığı takdirde, istisna olmaktan tümüyle çıkarak, kural haline gelecek,“Taşeron Cumhuriyeti”ne giden yol tümüyle açılacaktır.
Öte yandan Bakanlık, muvazaa kavramının, iş müfettişlerinin muvazaa incelemesi yapma yetkisinin, muvazaalı (kanuna aykırı) taşeron uygulaması durumunda işçilerin ilk işbaşı yaptığı tarihten itibaren asıl işverenin işçisi sayılmasına ilişkin düzenlemenin tümüyle kaldırılmasını önermektedir. Türkiye’de muvazaa tespitine ilişkin mevcut yargı kararları uygulanmayarak Anayasa ve hukukun üstünlüğü ilkesi ayaklar altına alındığı gibi bu öneri ile kanuna aykırı taşeron uygulamalarına da kılıf hazırlanmaktadır.
İş müfettişlerinin yaptığı objektif ve mevzuata uygun muvazaa tespitlerinden işverenlerin duyduğu rahatsızlık nedeniyle, Bakanlık kendi müfettişlerinin yetkisini kaldırma yolunu tercih etmektedir. Bakanlığın teklifine göre, asıl olarak itiraz durumlarında hakem konumunda olması gereken mahkeme yolu ile kanuna aykırılık tespit edilse dahi, işçiler asıl işverenin işçisi olmayacak, bunun yerine işçilere asıl işverenin emsal işçisinin ücret ve hakları ödenecektir. Böylece işçiler taşerona tümüyle mahkûm edilmiş olacaktır. Öte yandan bu yönde bir hukuka aykırılık tespiti yapıldığı takdirde, işverenler ilk fırsatta, ilk ihalede taşeron şirketi ve işçileri değiştirme yoluna gidebilecek, işçiler işinden de olabilecektir. Bu durumda ne sendikalar ne de işçiler, kanuna aykırılığın tespiti için dava açma riskini göze alabilecek, dolayısıyla da kanuna aykırı taşeron uygulamalarının devamı mümkün kılınmış olacaktır.
Bakanlık, taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, ücretlerinin düzenli ödenmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi konularda zaten var olan haklarını adeta yok saymakta, bu konulardaki teklifleri ile sanki işçilere hak bahşediyormuş izlenimi uyandırmayı hedeflemektedir. Bu konularda yaşanan hak ihlallerini önlemekle yükümlü olan Bakanlık, bu hakların mevcut olduğundan bihaber olduğu gibi, kamuoyunu ve taşeron işçileri ikna etmeye yönelik manevra arayışlarına girmektedir. Taşeron nedeniyle işçilerin her yıl işten atılma korkusu yaşadığını kabul eden, böylece açıkça taşeron gerçeğini itiraf eden Bakanlık, sorunun kaynağına inmek yerine ihale sürelerinin uzatılması gibi öneriler getirmektedir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Bakanlık, taşeron işçilerin mevcut olan ancak ihlal edilen kıdem tazminatı haklarını bahane ederek, kıdem tazminatı hakkını yok etmenin arayışı içindedir.
Bütün bu tablo karşısında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, dolayısıyla AKP hükümetinin amacının, taşeron işçilerin sorunlarını çözmek değil, sorunları bahane ederek, işverenlerin talepleri doğrultusunda asıl işlerin de kolayca taşerona verilebilmesi ile Taşeron Cumhuriyeti’ni inşa etmek, taşeronlaştırmayı kural haline getirmek, işçi sınıfını bir bütün olarak taşerona mahkum etmek olduğu ortaya çıkmaktadır.
DİSK, ilke olarak, modern bir kölelik düzeni halini alan, mevcut sınırlamalara rağmen baş döndürücü hızda yaygınlaşan taşeron uygulamasının tümüyle kaldırılmasını savunmaktadır. Çok açıktır ki taşeron çalıştırma biçimi, doğası gereği sorun üreten bir sistemdir ve taşeron sistemin sorunlarını gidermek diye bir şey söz konusu olamaz. Türkiye’de taşeron uygulaması kaldırıldığında ne kamu kurumları ne de özel sektörde yürütülen mal ve hizmet üretimi aksayacaktır; yalnızca işçilerin alın terinin paravan taşeron şirketlere aktarılması ve insan emeğinin ihale masalarında alınıp satıldığı bu insanlık dışı çalıştırma biçimi önlemiş olacaktır. Türkiye’de taşeron uygulamalarının büyük çoğunluğu muvazaalıdır, hilelidir; taşeron şirketler kağıt üzerinde işverendir, gerçekte bir işveren niteliği taşımamaktadır. Fransız hukukuna göre “insan ticareti”sayılan, ucuz ve güvencesiz işçi çalıştırmaya dayalı bu uygulama, bir insan hakkı ihlalidir ve ortadan kaldırılmalıdır.
DİSK, bir yandan taşeronlaştırmanın kaldırılması ve güvenceli çalışma hakkı için mücadelesini yürütürken, bir yandan da taşeron işçilerin güncel sorunlarının çözülmesi için atılacak her adıma katkı sunmaya ve taşerona karşı ortak ve birleşik bir mücadelenin büyütülmesi için her türlü göreve hazırdır. Ancak DİSK, işçilerin güncel sorunları çarpıtılarak, üretilen yanlış ya da yetersiz “çözümlerle” kamuoyu ve işçilerin aldatılmasına, “sorunları çözüyoruz” nidaları eşliğinde Taşeron Cumhuriyetine giden yolun açılmasına sessiz kalmayacak, bu oyuna alet olmayacaktır.
Asıl talebimiz taşeronun kaldırılması; kırmızı çizgimiz ise taşerona ilişkin mevcut sınırlamalar ve yasal yaptırımlardır. DİSK bu çerçevede her türlü mücadeleyi yürüteceğini ilan ederken, mevcut sınırlamaların kaldırılması yönünde atılacak her adıma karşı, tüm emek ve meslek örgütlerini, emekten yana tüm güçleri, taşeron işçisi olsun olmasın tüm işçileri ortak bir mücadele hattında buluşmaya, Taşeron Cumhuriyeti’ne karşı mücadeleye davet etmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
This post is also available in: Türkçe