11 Ocak’ta Ankara’da “Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu pisliği halk temizler” başlığıyla düzenlenen ve DİSK, KESK, TTB, TMMOB tarafından düzenlenen mitinge DİSK Tekstil İşçileri Sendikamızın İstanbul Şubesinden üyelerimiz de katıldılar.
Mitingde DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun yaptığı konuşmaya yer veriyoruz.
“Türkiye’nin dört bir yanından Sıhhiye Meydanı’nı dolduran onbinler merhaba!
Bu ülke saray kavgalarıyla, çete savaşlarıyla yönetilemez diyen ve ayağa kalkan emekçiler merhaba!
Bu düzenin tüm çarklarından pis kokular yükselirken, bu pisliği temizleyecek gerçek irade işte burada! Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini yaratan eller, bu ülkeyi yeniden kuracak ellerdir. Emeğin tertemiz ve onurlu ellerine MERHABA!
Evet bu pisliği halk temizler! Çünkü iktidardaki her saray kavgasında çalınan bizim ekmeğimizdir. Tepemizdeki her çete savaşında gasp edilen bizim alınterimizdir. Onlar bizim geleceğimizin, bizim haklarımızın üzerinde tepişmektedir.
Onların kavgası içinden milyonlar çıkan ayakkabı kutuları kimin olacak kavgasıdır. Bizim kavgamız ise bizden çalınanları geri alma kavgasıdır.
Çünkü ayakkabı kutularından çıkan bizim alınterimizdir, bizim emeğimizdir. Bir ayakkabı kutusundan çıkan 10 bin asgari ücrettir.
Ayakkabı kutularından çıkan, her yıl iş cinayetlerinde öldürülen binin üzerinde işçi kardeşimizin ödenmemiş emeğidir.
Ayakkabı kutularından çıkan, sermayeye peşkeş çekilen fabrikalarımızdır, Kocaeli’dir, Seydişehir’dir, Yatağandır.
Ayakkabı kutularından çıkan yağmalanan kentlerimizdir, kurutulan derelerimizdir, kesilen ağaçlarımızdır. Yani Gezi’dir, İstanbul’un kuzey ormanlarıdır, Dikmen’dir, Karadeniz’dir.
Ayakkabı kutularından çıkan, gasp edilen emeklilik hakkımızdır, insanca yaşanabilecek ücrettir, pazarlanan sağlık ve eğitim hizmetleridir.
Ayakkabı kutusundan çıkan, çocuklarımızın, gelecek nesillerin geleceğidir.
Evet bizim çocuklarımızın emaneti, onların çocuklarının ayakkabı kutularından çıkıyor.
Onların çocukları hırsızlık yapıp mahkemeye çıkarılamıyor; bizim çocuklarımız Gezi eylemlerinde dövülerek, kurşunlanarak öldürülüyor. Ölmeyenler sokak ortasında sakat bırakılıyor, hapishanelere atılıyor.
Onların çocuklarının milyarlık servetleri için ülkenin tüm polislerinin yeri değiştiriliyor. Üç kuruş yevmiye için yola çıkan bizim Roboskili çocuklarımız bombalanıp paramparça edilince kusurlu yetkili bulunamıyor.
Dostlarım! Onların adalet ve kalkınma dedikleri işte bu! Kendi aralarındaki kavgada dahi bel altı vuranlardan halk için adalet beklenir mi? Milyonları paylaşamayıp birbirinin gözünü oyanlardan emek lehine, işçi lehine bir kalkınma beklenir mi?
Onların adalet dedikleri, hırsıza, katile, tecavüzcüye, işkenceye, sömürüye, zulme sağlanan sınırsız özgürlüktür. Onların adalet dedikleri sendikal hakların çiğnenmesi, grevlerin kırılması, düşüncenin yasaklanması, internetin kısıtlanması, gazetecinin susturulması, gençlerin kadınların baskılanması, direnenin hapse atılmasıdır.
Onların kalkınma dedikleri gemiciktir, ayakkabı kutusudur, handır, hamamdır, saraydır! Onların kalkınmasında bu ülkedeki her şeyi üreten ellere, işçilere, emekçilere, kamu çalışanlarına, mühendislere, hekimlere, çiftçilere, küçük esnaflara kadınlara yer yoktur. Bir avuç azınlık kalkınır, milyonlardan ise sadakaya çok şükür denmesi istenir.
Ama artık yeter! Bakın dostlar; bu yağma, sömürü ve zulüm düzeninin sonuna geliyoruz!
Bakın halk ayakta ve Haziran ayıdan beri bu yağma düzenini, bu zulüm düzeni sallıyor. Haziran direnişi ile beraber AKP iktidarı için “dediğim dedik, çaldığım düdük” devrinin sonuna gelindi.
Geçtiğimiz sonbaharda leş kargaları 13 milyonun üzerinde işçinin kıdem tazminatına da göz koymaya kalktılar. Sandılar ki herkes susacak, biat edecek, teslim bayrağı çekecek.
Ama fena halde yanıldılar. Çünkü DİSK’i hesaba katmadılar. Çünkü Haziran ayından beri bu halkın eski halk olmadığını kavrayamadılar.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olarak kıdem tazminatı hakkı için 30’dan fazla merkezde, binlerce işçi kardeşimizin katıldığı eylemler düzenledik. Kent kent, semt semt, işyeri yeri haykırdık: “Köleliğe karşı #Direnİşçi” dedik. Ve en sonunda kıdem tazminatının gaspını rafa kaldırmak zorunda kaldılar.
Ancak kavga bitmedi daha; yeni başlıyor. Şimdi taşeron çalıştırmayı genelleştirecek bir yasa tasarısı hazırlıyorlar. Bu ülkeyi bir taşeron cumhuriyetine çevirenler, şimdi bu en büyük yolsuzluğu, taşeron çalıştırmayı yasallaştırmak istiyor. Bu da yetmiyor, özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi vermeye hazırlanıyorlar.
Sevgili dostlar, bunun adını doğru koymak lazım. Yapmak istedikleri insan ticaretidir. Ayakkabı kutularını doldurmak için bu kez de köle ticaretine göz dikmiş durumdalar.
Ancak bu kez leş kargaları için pabuç pahalı! Yapamayacaklar, başaramayacaklar!
Dün nasıl kıdem tazminatını yedirmediysek, kölelik yasalarını da başlarına çalacağız! Sendikal barajlarını, yasaklarını da yıkıp geçeceğiz!
Buradan söz verelim dostlar, direnişçiler! Dün nasıl kıdem tazminatlarını yedirmediysek, memleketi de yedirmeyeceğiz. Söz veriyor muyuz!
Şimdi hep beraber tüm meydan, tüm gücümüzle tekrar edelim!
BİZ ÇOCUKLARIMIZA ONURLU BİR GELECEK BIRAKACAĞIZ YA SİZ?”
This post is also available in: Türkçe