TEKSTİL İŞÇİLERİ SENDİKASI KISA TARİHİ
İnsanlık tarihindeki sanayileşme süreci ilk olarak iplik eğirme, dokuma ve giyim alanlarında ortaya çıktı. Bu gelişmeye paralel olarak da ilk işçi örgütlenmeleri ve ortak mücadeleleri tekstil işçilerinin içinden yükseldi.
Türkiye’deki gelişmeler de dünyadaki gelişmelere paralel bir çizgi izledi. 1800’lü yılların ortalarından itibaren Türkiye’de (o dönemde Osmanlı Devleti) kurulan ilk dokuma ve giyim fabrikalarındaki işçilerin zaman zaman gerçekleşen grevlerine tanık olundu.
1908 Devrimi bu grev ve örgütlenme hareketlerinin doruk noktasına çıktığı yıl oldu. Ardından gelen yasaklamalar, kısıtlamalar ve baskılar işçi hareketini örgütsüz ve etkisiz bırakmayı hedefledi.
1946 yılında yapılan bir yasa değişikliği ile “sınıf esasına dayalı cemiyet” kurma yasağı kaldırıldı. Böylece sendikaların daha kolay örgütlenmesinin önü biraz daha açıldı.
Tekstil işçileri bir kez daha öncü güç olarak sendikal örgütlenmede kendini gösterdi. Başta İstanbul ve ilçeleri olmak üzere çeşitli kentlerde sendikalar kuruldu.
Ulusal düzeyde birlik yolunda ilk adımlar
Sanayinin merkezi olması nedeniyle İstanbul bu örgütlenme sürecinde daha fazla ön plana çıktı. 1950 yılına gelindiğinde çok parçalı yapının birleşmesi için çeşitli çalışmalar gündeme geldi.
Bazı ilçe, havza merkezli sendikalar birleşerek Tekstil Sanayii İşçileri Sendikası’nı kurdular. Ancak kısa bir süre sonra yaşanan anlaşmazlıklar yeni sorunlara neden oldu. Sendikanın adı İstanbul Mensucat ve Örme Sanayii Sendikası olarak değiştirildi.
1951 yılına gelindiğinde önce iki büyük sendika İstanbul Tekstil ve Örme Sanayii İşçileri Sendikası adı altında birleşti. Ardından diğer kentlerdeki sendikaların da katılımıyla 2 Aralık 1951 tarihinde Türkiye Tekstil ve Örme Sanayii İşçileri Sendikaları Federasyonu (TEKSİF) kuruldu. Federasyon bünyesinde toplanan yeni yapının ilk yıllarda üye sayısı yaklaşık 28 bin dolaylarındaydı.
Demokrat Parti’nin 1946 ve 1950 seçimleri öncesinde vaatleri arasında yer alan “grev hakkı” iktidar olmasıyla birlikte unutuldu. Yeni baskılar gündeme gelmeye başladı. Bu dönemde Federasyon çeşitli kampanyalar düzenledi. Yerli pamuk kullanımı, 1953 yılında ücret artışı kampanyası ve 1956 yılında Deri-İş Sendikası ile düzenlenen “grev hakkı kampanyası” bunlar arasında sayılabilir. Bütün bu çalışmalar, Demokrat Parti’nin sendikalar üzerindeki baskılarını, sendikaları kendine bağlı kurumlar haline çevirme çabalarını artırdı.
Federasyon 1951 yılında Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun da kuruluşuna katılarak üyesi oldu.
Bu dönemde Federasyon, İstanbul’daki yedi tekstil fabrikasını kapsayan bir toplu iş sözleşmesi imzaladı. Henüz toplu iş sözleşmesi hakkının olmadığı bir dönemde yapılan bu sözleşme işkolundaki işçiler için umut kaynağı oldu.
Görüş ayrılıkları ve ayrışma
Federasyon içinde geçmişten gelen bazı görüş farklılıkları giderek belirginleşti. 10 Ağustos 1965 tarihinde yapılan Federasyon Genel Kurulunun daha oluşumundan başlayarak net bir ayrım ortaya çıktı. Bazı delegelerin genel kurula katılması engellendi.
Yaşanan sert tartışmalara daha sonra Çalışma Bakanlığı da yapan Federasyon Başkanı Bahir Ersoy başta olmak üzere İstanbul delegeleri itiraz etti. Divan Başkanı olan Seyfi Demirsoy (sonradan Türk-İş Genel Başkanı olmuştur) hiçbir itirazı kabul etmediği gibi Ankara İş Mahkemesi’nin kararını da uygulamadı.
İçlerinde Bahir Ersoy, Rıza Güven, Sabri Tığlı ve Yunus Kara’nın da yer aldığı 42 delege Federasyon genel kurulunu terk etti. Çok sayıda delege daha sonra genel kurulun iptali için dava açtı. Federasyon merkezi, İstanbul’daki 18 yöneticiyi usulsüz olarak Federasyon üyeliğinden çıkardı.
Bütün bu hukuksuz ve demokrasi dışı davranışlar karşısında 21 Ekim 1965 tarihinde İstanbul Tekstil İşçileri Sendikasıadıyla yeni bir sendikanın kuruluş başvurusunu yapıldı.
Yeni bir başlangıç
Alaaddin Büyükdere’nin başkanlığında oluşturulan Sendikanın diğer kurucu üyeleri; Hüdaverdi Talay, Orhan Seyfi Soysal, Mehmet Altınbilek, Ömer Karaaslan, Fait Gültekin, Orhan Çokdiker, Tayyar Öncü ve Mehmet Çağdaş’dan oluştu.
Sendika ilk genel kurulunu 21 Kasım 1965 tarihinde gerçekleştirdi. Rıza Güven başkanlığında oluşan yeni yönetim hızla örgütlülüğünü büyütmek için seferber oldu.
İki yıl sonra 1967 yılında yerel mahkemenin TEKSİF’in Genel Kurulunu iptal etti. İstanbul Tekstil İşçileri Sendikası çıkılan yeni yolda devam kararı verdi.
Sendika yönetimi 1966 yılında Türk-İş’in sendikal anlayışına karşı çıkan başta T. Maden-İş, Lastik-İş, T. Gıda-İş olmak üzere bazı sendikaların katıldığı yeni bir konfederasyon oluşturulması çalışmaları içinde yer aldı.
1968 yılında toplanan Genel Kurul’da sendikanın ismi Tekstil İşçileri Sendikası (TEKSTİL) olarak değiştirildi ve ulusal düzeyde bir örgütlülük için hedef büyütüldü.
DİSK üyeliği
TEKSTİL’in örgütlenme başarısı, 1975 yılında Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, kısa adıyla DİSK’e katılmasıyla birlikte daha da yükseldi.
Deneyimli yöneticilerle buluşan genç ve dinamik kadrolar, demokrasiyi ve özgürlükleri temel alan bir yaklaşımla çok geniş bir kitleye ulaştı.
Özellikle bu dönemde, işyerinde toplu iş sözleşmesi yetkisinin belirlenmesinde referandum ilkesinin savunulması, işyeri temsilcilerinin seçimle belirlenmesi, toplu iş sözleşmelerine üyelerin katılımı farklı görüşlerden de olsa işçilerin Tekstil’de toplanmasına neden oldu.
Özellikle 1979-80 döneminde TEKSTİL açısından öne çıkan bir başka unsur, başta Sümerbank olmak üzere sektördeki ülkenin en büyük işletmelerindeki örgütlenmeler oldu. Hemen bütün işyerlerinde toplu iş sözleşmesi yetkileri işyerlerinde referandum yapılarak ve yüksek oranla kazanılarak elde edildi.
TEKSTİL’in büyüyen gücünü önleyebilmek için birçok saldırı ve yıldırma yöntemi denendi; üyelerimize, yöneticilerimize silahlı saldırılar yapıldı, şube binalarımız bombalandı.
1980 yılına gelindiğinde hemen her ölçekte işyerlerinde örgütlülük arttı, sadece grup toplu iş sözleşmesindeki örgütlü işyeri sayısı 77’ye ve toplamda aidatlı üye sayısı 80 binin üzerine çıktı.
12 Eylül; işçi sınıfına karşı yapılan darbe
12 Eylül 1980 tarihinde önceden planlandığı ortaya çıkan ve tümüyle sermayenin çıkarlarını kollamaya dönük olarak uygulanan askeri bir darbe yapıldı.
Meclis feshedildi, tüm ülkede sıkıyönetim ilan edildi, sendikaların faaliyetleri durduruldu, başta DİSK ve üyesi sendikalar olmak üzere yüzlerce demokratik kitle örgütü, sendika ve siyasi parti yöneticisi, üyesi cezaevlerine dolduruldu.
DİSK ve TEKSTİL yöneticileri 4 yılı aşan sürelerle cezaevlerinde “savaş koşulları” altında tutuldu, gördükleri işkencelerin yanında adil yargılanma haklarından mahrum bırakıldı.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra işveren örgütlerinin ve Türk-İş’in katılımıyla yapılan yeni yasalar yasaklı ve barajlı bir sistem oluşturarak örgütlenmenin önünü duvar ördü.
11 yıl içinde üyelerimiz silah zoruyla sendikasızlaştırıldı veya başka sendikalara geçmeye mecbur bırakıldı.
Umutlar yeniden yükseldi
Her türlü baskı, sindirme, yok etme çabası ilkeli, tutarlı, inançlı ve güçlü bir mücadele ile aşıldı, DİSK ve üyesi sendikalar 11 yıl sonra verilen bozma kararıyla yeniden çalışmalarına başladı.
Sendikamız 15 Aralık 1991 tarihinde toplanan olağanüstü genel kurulda yeni yasalara uygun tüzük değişiklikleri gerçekleştirildi. 8-9 Şubat 1992 tarihinde toplanan 6. Genel Kurulu ile de yeni yönetimini belirlendi.
İnançla ve kararlılıkla başlatılan mücadele kısa sürede olumlu sonuçlar verdi, üye sayısı hızla artı, barajlar aşıldı ve toplu iş sözleşmesi yetkisi için başvurular başladı. Tam da bu aşamada Türk-İş ve Hak-İş’e bağlı sendikalar toplu sözleşme yetkilerimize itiraz ederek önümüzü kesmek istedi. Bu çabaları geri teperek kendilerine de zarar verdi. Bir süre sonra bu yanlıştan vazgeçildi.
Tekstil önüne çıkartılmak istenen engelleri aştıkça örgütlenmesini büyüttü, imzalanan toplu iş sözleşmeleriyle dikkat çekmeye başladı.
1995 yılındaki grup toplu iş sözleşmelerinde Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın uzlaşmaya yanaşmaması üzerine işkolundaki üç sendika ortak tutum almak için anlaştı. Ancak önce TEKSİF, ardından Öz İplik-İş anlaşmayı bozunca TEKSTİL tek başına mücadeleyi sürdürdü. 52 gün süren ve 10 binin üzerinde üyemizin katıldığı grevin ardından hedeflere ulaşıldı ve bugün hala uygulanan erzak paketi sendikamız sayesinde kazanıldı.
7 Kasım 2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6356 sayılı Yasa ile işkolumuza deri işçileri de katıldı.
Sendikamız hali hazırda işkolundaki toplu iş sözleşmesi yetkisine sahip 3 sendikadan biri olarak işkolunda etkin ve saygın yerini korumakta, yeni örgütlülüklerle sürekli ve düzenli bir büyüme politikası izlemektedir.
Sendikamız katıldığı tarihten itibaren her dönem DİSK Yönetim Kurulu’nda görev üstlendi, iki genel başkanımız Rıdvan Budak ve Süleyman Çelebi DİSK Genel Başkanlığı görevine seçildi.
Yine yöneticilerimiz içinden Ahmet Bahri Ersoy Çalışma Bakanlığı yaptı, Sabri Tığlı, Rıdvan Budak, Süleyman Çelebi, Ömer Fethi Gürel çeşitli tarihlerde milletvekili olarak Meclis’te tekstil işçilerinin sesi oldu.
Kuruluştan itibaren Sendikamızın genel başkanlığını; Alaatin Büyükdere, Rıza Güven, Rıdvan Budak, Süleyman Çelebi ve Kazım Doğan üstlendi.
Ulusal düzeyde DİSK, uluslararası düzeyde ise IndustriALL European Trade Union ve IndustriALL Global Unionüyesi olan Sendikamız; bağımsız, demokratik, güçlü ve etkili bir sınıf örgütü olarak dokuma, hazır giyim ve deri işçilerinin umudu olmaya devam etmektedir.
Sendikamızın tarihi binlerce tekstil, hazır giyim ve deri işçisinin kararlı, onurlu ve inançlı mücadelesi ile yazıldı.
Bu uğurda ağır bedeller ödendi.
Emeği geçenleri saygıyla anıyoruz…