Ülkemizde devam eden siyasi çatışmanın hiçbir kazananı olmayacaktır. Siyasi çatışmalar er geç bir çözüme ulaşacaktır ancak bunun yaratacağı ekonomik yıkımın sonuçlarını yaşamını çalışarak sürdüren emekçiler ve aileleri yıllarca yaşayacaklardır. Dahası bu yıkım yalnızca yoksulluk, işsizlik ve kredi borçları ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda toplumun demokrasiye ve hukuka olan güvenlerini de tarumar edecektir. Durum tehlikelidir. Bakınız ülkemizde istihdamın, üretimin ve ihracatın temel gücü olan tekstilde istihdamda Çalışma Bakanlığı verilerine göre son 6 ayda % 10 azalma olmuştur.
17 Aralık’tan bu yana ülke gündemini sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu yalnızca siyasi yaşamı değil ülkemizin ekonomisini de alt üst etmektedir. İktidar partisi içinde kümeleşen ve şu an dağılmakla yüz yüze kalan iktidar blokunun devlet içinde karşılıklı cepheleşmesi yalnızca siyasal ve toplumsal yaşamımızı değil, birebir emeğiyle geçinen çalışanların yaşam koşullarını da tehdit etmektedir. İktidardakilerin kendi içlerinde yürüttükleri, hiçbir ahlaki değerle örtüşmeyen paylaşım kavgasının sonuçlarını yine emeğiyle geçinenler, yoksullar ve tüm çalışanlar çekmektedir. Bu nedenle talebimiz yalnızca demokrasi, şeffaflık ve hukuk devleti ile sınırlı değildir; bizler aynı zamanda üretimi, sanayileşmeyi, sosyal devleti ve insanca yaşam koşullarını daha güçlü şekilde savunmaktayız. Gerçek demokrasiyi, hukuk devleti ve sosyal devletten ayrılmaz bir bütün olarak kabul etmekteyiz.
Ekonomik krizler karşısında dünyanın en kırılgan beş ülkesi arasında sayılan Türkiye’de[1] son iki haftadır TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesi sebebiyle yaklaşık % 20 devalüasyon yaşanmıştır. Bu demektir ki yakın gelecekte elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere birçok tüketim maddesine zam yapılacaktır. Bu da büyük halk kitlelerinin satın alma güçlerini sarsacak ve yoksullaşmanın sebebi olacaktır. Bunda Sayın Başbakanın, çalışma arkadaşlarının, Cemaatin ve çıkarlarına hizmet ettikleri rant zenginlerinin kaybı olmayacaktır. Ülkeyi yönetenlerin kontrol ettikleri medya kuruluşları vasıtasıyla ve Başbakanın şehir şehir, kasaba kasaba gezerek sabahtan gece yarılarına kadar attığı nutuklarda kullandığı sorumsuz dil ve üslup ile yaptığı suçlamalar ve tehditler yaşanan siyasi krizi çözmek yerine derinleşmekte ve siyasi krizi ekonomik krize dönüştürmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Basında az sayıdaki güvenilir kalem ekonomide tehlikeleri Dolar ve Euro’nun artan değerinden, piyasalardan çekilen yabancı yatırımcıdan, ABD Merkez Bankasının kararlarından vb izah etmektedirler. Bizler daha somut verilerle buna katkı sunalım. Son dönemde tekstil sektöründe işten çıkarmalar ve iflaslarla yoğun şekilde karşılaşmaktayız. Bakanlık verilerine göre ülkemizde tekstil sektöründe çalışan işçilerin sayısı Haziran 2013’den Aralık ayının sonuna kadar geçen 6 ayda % 10 azalmıştır. Yalnızca 15 Kasım ile 15 Aralık arasındaki bir ayda 1.000 tekstil-deri işyerikapanmıştır. Büyük tekstil firmalarının iflas haberlerine de medyada daha sık rastlamaktayız.
Bizler bu gidişatın tehlikeleri konusunda iktidarı uyarıyoruz. Ülkemizde yoksulluk, işsizlik ciddi bir sorundur. Bu sorunu çözmek yerine daha da derinleştiren sorumsuz siyasi yaklaşımlara son verilmelidir. Ülkemizin kalkınması sanayileşmesine bağlıdır. Sanayileşme olmadan, üretim olmadan ülkemizin refaha kavuşması mümkün olamaz. İnşaata, ranta, borca dayalı ekonomik büyüme stratejisinin ülkemizin temel sorunlarına hiçbir çözüm getirmediğini, tersine daha da derinleştirdiğini son 11 yılda net şekilde görmekteyiz. Bu politikaların tek sonucu ülkedeki sosyal dengesizliğin, toplumsal adaletsizliğin daha da bozulmasıdır. Bu politikalardan yalnızca ranta dayalı sermaye kesimleri yararlanmaktadır. Bakınız, Türkiye’de 2003 yılında yalnızca 4 dolar milyarderi varken, bu sayı 2013 yılında 44’e çıkmıştır[2]. “Süper zengin” olarak tanımlanan 100 milyon dolar ve üstü servete sahip olan kişilerin sayısı ülkemizde 357’yi bulmuştur. Süper zengin sayısında dünyada 8. olan ülkemiz İsviçre’yi ve Rusya’yı geçmiştir[3]. İşte rant düzeninin ve toplumsal dengesizliğin sonucu budur, milyonların yoksullaşması pahasına zenginleşen bir sermaye grubu…
Bizler bu sürecin aşılması açısından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni göreve çağırıyor ve erken seçim kararı alınmasının gerekliliğini vurguluyoruz.
[1] Diğerleri Rusya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Endonezya ve Hindistan
[2] Gila Benmayor, Hürryet Gazetesi, 09.08.2013, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24485865.asp
[3] Süper dolar milyonerleri* kulübünde 13 yeni Türk, Milliyet Gazetesi, 11.06.2013
This post is also available in: Türkçe