Avrupa Sendikalar Enstitüsü (ETUI) tarafından İspanya’da Bilbao kentinde ELA (Bask İşçi Dayanışması Sendikası) ile beraber düzenlenen “Kriz, Tasarruf Paketleri, İş Sağlığı-Güvenliği ve Sendikaların Görevleri” adlı seminere İspanyol sendikasının dışında İtalya, Romanya, Litvanya, Portekiz, Malta, Finlandiya, Estonya’dan sendika yetkilileri katıldı. Türkiye’den DİSK Tekstil adına Genel Başkan Rıdvan Budak ve Örgütlenme ve Uluslar arası İlişkiler Daire Müdürü Emre Eren Korkmaz seminere davet edildiler.
Kriz politikaları hastalıklara ve kazalara davetiye çıkarıyor
Seminerde yapılan genel sunumlar ve ülke değerlendirmeleri iş sağlığı ve güvenliğinin kriz döneminde daha da kötüye gittiğine işaret etmektedir. Normal dönemlerde de sermayenin üzerinde yeterince durmadığı iş sağlığı ve güvenliği kriz dönemlerinde daha büyük bir sorun haline gelmektedir. Sermayenin aşırı kar hırsının ve aşırı sömürünün kurbanı olan işçiler kitlesel olarak yaşamlarını kaybetmekte veya ciddi hastalıklara yakalanmaktadır. Basit önlemlerin alınmaması nedeniyle işçiler daha kötü şartlarda çalışmakta ve büyük risklerle yüz yüze gelmektedirler.
Kriz dönemlerinde firmalar ayakta kalabilmek için üç yöntem uygulamaktadır. Buna göre ya masrafları düşürmektedir, ya rekabetçiliği arttırmak için işçilerin performansını arttırmaktadır veya faaliyetlerini azaltmaktadır. Her halükarda işçiler bundan zarar görmektedir. Masrafları azaltmak adı altında iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine yeterince hayat verilmemektedir. İşçiler rekabetçilik adı altında daha fazla çalışmaya zorlanmaktadır. Faaliyetleri azaltma adı altında ise birçok işçi işini kaybetmektedir. Sorun yalnızca işini kaybedenlerle sınırlı değildir. Arkadaşları işini kaybederken işini koruyabilenler açısından da psikolojik ve fiziksel açıdan zorlu bir süreç beklemektedir. Kendileri de sürekli işlerini kaybetmek korkusunu yaşamakta veya işten çıkan arkadaşlarının yerine de daha yoğun şekilde çalışmaktadır. Bu durum hastalıkları ve kazaları tetiklemektedir.
İş sağlığı ve güvenliğinde asıl uzmanlar işçilerdir
Çalışma yerlerinde duydukları rahatsızlıklar ve sorunları en iyi işçiler tespit edebilir. Ancak iş kaybetme korkusu gibi çeşitli sebeplerle işçilerin kendilerini ifade etmeleri ve daha sağlıklı işyerleri oluşmasına katkı sunmalar oldukça güçtür. Bu sebeple sendikalar başta olmak üzere işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği süreçlerine işçilerin katılması, temsil edilmesi oldukça önemlidir.
İş sağlığı ve güvenliği temel insan hakkıdır. İnsanlar yaşamak için çalışmaktadır. Ancak kriz ve kapitalizmin kar hırsı insanları çalışmak için yaşamaya zorlamaktadır. İşçilerin kurallı bir işte, sağlıklı koşullarda çalışmaları ve aileleriyle-sosyal çevreleriyle zaman geçirme ve dinlenme haklarına sahip olmaları gereklidir.
İş sağlığı ve güvenliği masraf değil yatırımdır
Devlet ve sermaye açısından da iş sağlığı ve güvenliği ilkelerinin bir masraf olarak görülmesi anlayışına karşı çıkılmalıdır. Bu önlemler masraf veya boşa harcanmış para değildir. Tam tersine birer yatırımdır. Sağlıklı koşullarda kaliteli üretim yapılabilir. Kaza ve hastalıklar işçilerin verimini düşürür, ülke ekonomisine ek masraflar getirir. Bu nedenle önleyici tedbirler almak ve işçilere sağlıklı çalışma şartları sunmak sermaye ve devlet açısından da gereklidir.
Kriz sebebiyle devletlerin ortaya koydukları tasarruf önlemlerinin krize bir çare olmadığı anlaşılmıştır. Kriz derinleşmekte ve krizden sorumlu olmayan işçilere bunun bedeli ödetilmektedir. Bu kapsamda işyeri müfettişlerinin sayıları azaltılmakta, denetimler ve eğitim faaliyetleri azaltılmaktadır.
İşyerinde Stres ve Psikolojik hastalıklar Krizin yaygınlaştırdığı yeni tehditlerdir
Ülkemizde iş kazaları ve ölümler genellikle basit önlemlerin alınmaması sebebiyle fiziksel çalışma şartlarından kaynaklansa da Avrupa genelinde temel önlemler alındığı için çalışma şartlarından kaynaklı ölüm ve hastalıkların oranı daha düşüktür. Ancak Avrupa genelinde oldukça yaygın olan ve ülkemizde de etkisi giderek artan psikolojik sorunlar/baskılar ve iş kaynaklı strestir. İş kaybetme korkusu, daha fazla ve daha yoğun çalışma, üst baskısı ve denetimi, aynı zamanda yaşam standartlarının düşmesi gibi çeşitli olgular işçilerde stresi arttırmakta ve stres psikolojik hastalıklara ve kazalara sebep olmaktadır.
Krizin yarattığı strese ve kazalara alışmayacağız
Kriz ve tasarruf önlemleri en çok küçük ve orta ölçekli işletmelerini olumsuz etkilemektedir. KOBİ’ler işçiler kriz sebebiyle işten çıkarmakta ve daha zor koşullarda çalışmaya mecbur bırakmaktadır. Buna paralel olarak iş kazaları ve hastalıkları da en çok KOBİ’lerde yaşanmaktadır. Avrupa Birliğinin ve üye devletlerin bu sebeple iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçilere ve KOBİ’lere yönelik kazaları v fiziksel ve akli hastalıkları azaltmak için programları bulunmaktadır. Ancak işçiler ve KOBİ’ler bu krizin sebebi değildir ve işçiler kriz içinde, stresle yaşamaya alışmak zorunda değildir. Bu programlar krizin sebeplerine değinmemekte, krizi normal bir durum olarak kabul etmekte ve krizin sorumlularına değinmeden işçilere ve KOBİ’ler kriz sırasında yaşanan bu sorunlarla nasıl baş edeceklerini anlatmaktadırlar. Doğal olarak çözüm de gelişmemekte, kaza ve hastalıklar artmaktadır. Krize ve tasarruf paketlerine karşı mücadele etmeden sağlıklı işyerleri oluşturma hedefi gerçek dışıdır.
This post is also available in: Türkçe