- Kapanan işyeri, sendikamızın girişmeleriyle yeniden açılmış ve bütün işçiler koşulsuz, kıdem ve ihbar tazminatlarını iade etmeden işbaşı yapmıştır.
- Sendikamız, işverenin itirazını çekmesiyle Hayri Uğur Tekstil’de hukuken yetkili sendika haline gelmiştir.
- Bu işyerinde taraflarca varılan anlaşma ve karşılıklı saygı çerçevesinde görüşmeler sürmektedir.
- Kendilerine komite adını veren (şimdi bir de sendika kuran) bir grup işçileri baskı ve yıldırma ile yönetme çabası içindedir.
- Bunlar işçileri dava açmaya zorlamakta, davaları bir rant aracı olarak görmektedir. Pul parası için sendikaya asılsız iftira atanlar, davadan çekilen işçilere binlerce liralık icra takibi başlatmaya hiç utanmamışlardır.
Hayri Uğur Tekstil, Urfa’da hazır giyim üretimi alanında faaliyet göstermek üzere 2019 yılında açılan yeni bir işyeridir. Büyük bir üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen istenilen düzeye ulaşamayan, yönetim sorunları olan ve haliyle işçiler açısından kimi sorunların öne çıktığı bir işyeriydi. Bu işyerindeki işçiler, sendikamıza Ağustos 2021 başlarından itibaren üye oldu ve ayın sonunda üye sayısı toplu sözleşme için yeterli hale geldi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sendikamızın Hayri Uğur Tekstil (eski adı Uğur Tekstil)’de sözleşme için yeterli çoğunluğa sahip olduğuna ilişkin belgeyi taraflara gönderdiği tarihten itibaren sorunlar kendini göstermeye başladı.
İşyeri kapatıldı ve yöneticiler dahil tüm çalışanların iş akitleri sona erdirilerek, hak ettikleri ihbar önelleri ve kıdem tazminatları ödendi. Sendikamızın çoğunluğuna karşı itiraz davası açıldı.
Bu gelişme üzerine sendikamız işyerinin çalıştığı marka ile temasa geçerek soruna çözüm yolu açmaya çalışmıştır.
Yapılan girişimler kısa süre içinde olumlu sonuç verdi ve işveren ile görüşmeler başlatıldı. Bu aşamaya kadar işçilerin bize söylediği tek konu, işyerinin açılması ve işe iade konusu oldu.
Sendikamız bu konu üzerine odaklanarak, Inditex’in sendika uzmanı Kuvvet Lordoğlu’nun da yer aldığı uzun müzakereler sonucunda işveren ile aşağıdaki konularda anlaşma sağladı;
- İşyerinin yeniden ve yeni bir yönetimle açılması, işten çıkarılan bütün işçilerin geri alınması, ödenmiş ihbar ve kıdem tazminatlarının ise işçilerde bırakılması,
- Toplu sözleşme görüşmelerine başlanması ve yetki itirazının çekilerek sözleşmenin uygulanması.
Bu kararlar hızla hayata geçirilmeye başlandı. İşyeri açıldı, işçilerin tümü işlerinin başına döndü. Toplu sözleşme için hazırlıklara başlandı. İşveren Aralık 2021 sonu itibariyle yetki itirazını geri çekti.
Ancak işçilerin işlerine geri dönüşünden itibaren, “önceliğimiz işyerinin açılması, işe iade, toplu sözleşmeye ilişkin de çok yüksek beklenti yok” diyenler gitti. Yerine eski bölge temsilcimiz ve etrafında toplanan bir grup tarafından sendika yönetimini tanımayan, kendilerini işçi temsilcisi olarak ilan edip sendika yerine ikame etmeye çalışan bir söylem geldi.
Kendine saygısı olan her kişi ve kurum gibi sendikamız da bu tarz yaklaşım içinde olan bir kişi ile çalışmak istemedi ve yollarını ayırdı. Olay bir anda bu kişinin özel siyasi reklam kampanyasına dönüştü. İçinde işçi geçen sosyal medya hesapları açarak ve gerçekleri sürekli çarpıtarak, kişisel bağlantısı üzerinden bir gazeteyi de araç olarak kullanarak bu kampanyayı sürdürdü.
Ne yazık ki gündelik yaşamlarında sürekli trollerden, sosyal medyanın kirlenmesinden şikayet edenler, bu çarpıtılmış, bir merkezden üretilmiş, yalana dayalı haberleri hiç sorgulamadan yaymaya yardımcı oldular.
Oysa resimleri, yazılan metinleri dikkatle okusalar hep aynı kişilerin (içlerinde birkaçı işçi) göründüğü basın açıklamalarını, yine aynı kalıpla yazılmış metinleri, cımbızla çekilip özünden ve içeriğinden koparılmış metinler üzerinden koparılan fırtınaları çok rahatlıkla görebilirlerdi. Öyle yapmadılar, sosyal medya trollerine öfke duyan, onlardan zarar gören kimi insanlar, bu kişinin kampanyasına gönüllü trol olduklarını fark etmediler.
İçlerinde kolaylıkla sendikaya ulaşıp, nedir bu işin aslı diye sorabilecek kişilerin de bulunmasına rağmen bunu bile yapmadan önyargıyla suçlayanlarla birlikte yer aldılar.
Biz yine de çok konuşulan birkaç yalana, çarpıtmaya örnek verelim:
1) Sendikal nedenle işten çıkarılan Uğur Tekstil işçileri: Bir gazetenin hemen her haberinde adeta şablon olarak kullandığı bir iddia var; sendikal nedenle işten çıkarılan Uğur Tekstil işçileri. İşyeri yeniden açıldı, bütün işçiler işyerine başladı. Eylül 2021 tarihinden itibaren bu işyerinde sendikal nedenle işten çıkarılmış hiçbir işçi yoktur.
2) İşçi haklarını savunduğu için işten çıkarılan sendika temsilcisi: Bu iddia tam bir Aziz Nesin hikayesi halindedir. Üstelik Aziz Nesin’in Büyük Grevi’nin mesajını algılayamayan bir yayın evi tarafından ödül verilme nedenidir. Büyük Grev, bir sendikanın siyasi nedenle zorladığı grevin sonucunda işçilerin zarar görmesini içerir. Tıpkı Hayri Uğur Tekstil’de yaşandığı gibi. Bu kişiye bir ödül verilecekse tek nedeni, sendikanın girişimleriyle işlerine geri dönen işçileri, eylem zorlaması ile işsiz bırakmayı başarması olabilir.
Bu kişinin işten çıkarılma nedeni yukarıda izah edilmiştir. Sendikamız kuruluşundan beri, seçilmiş kurullarının iradesini tanımayan; sınıf sendikacılığını, canımın istediğini yaparım şeklinde algılayan; disiplini yok sayan kişilere karşı hassastır. Bedeli ne olursa olsun Tüzüğümüzün verdiği yetkileri kararlılıkla kullanır. Bunun için de Genel Kurulu’ndan başka kimseye hesap zorunluluğu yoktur.
3) Sendika işçilerin bilgisini göndermek için para istedi: Sendikal yaşama biraz aşina olanlar bilirler ki sendikalara her gün onlarca mahkemeden yüzlerce işçiyi kapsayan mahkeme yazıları gelir. Posta masrafları dava taraflarınca mahkemeye ödenmiştir. Urfa’daki mahkeme bu konuda görev ihmali yapmıştır. Bu Urfa’daki avukatların da bildiği ve şikayetçi olduğu bir konudur. Bu nedenle işçi avukatıyla da konu değerlendirilip, Hakimin bu durumu görmesi amaçlanmıştır. Aynı zamanda yine avukatla konuşulup, istediği yazılar kendisine e-posta ile gönderilmiş, birçok kişinin yazısı da yine posta ile de mahkemeye ayrıca iletilmiştir. Kaldı ki mahkeme sadece sendikadan değil, asıl kayıtların bulunduğu Bakanlık’tan da bilgi talep etmektedir. Yani sendika yazı göndermedi diye hiçbir dava sonuçsuz kalmamaktadır. Sendika para istedi demek şerefsizce yapılmış bir çarpıtmadır.
Tam da bu konu açılmışken, kimin kimden gerçekten para istediği ortaya çıkmıştır. İşçilerden gerekirse işverene karşı koz olarak kullanacağız vb. gerekçelerle alınan vekaletnamelerle işverene karşı sendikal tazminat davası açılmıştır. Bu işçilerin önemli bir kısmına bilgi dahi verilmeden, bu davalar açılmıştır. Davadan çekilen işçilere şimdi bu avukat veya avukatlar tarafından icra takibi başlatılmıştır. Sendikamızı pul parası ile suçlayanlar, binlerce lirayı işçilerden icra yoluyla istemektedir.
4) Sendika yöneticileri telefonlarımıza çıkmıyor: Sürecin başından beri arayan herkesle görüşmeler yapılmıştır. İki yüzlü davranan, kendileriyle ilgisi olmayan konuları tartışmaya çalışanlarla ise ilişki kesilmiştir. Sendika bir örgüttür, buraya üye olan sendika tüzüğüne uygun hareket etmekle yükümlüdür. Telefonla arayıp bize yardım edin diyen aynı gün eline tutuşturulmuş basın açıklamasıyla sendikaya küfreden insanlarla konuşulacak bir konu yoktur.
5) Sendika işe dönmemiz için bir şey yapmıyor: Sendika tüm işçilerin işlerinin başına dönmesini sağlamıştır. Birilerinin sözüne inanıp sorun üretenlerin, ne olduğunu bile anlamadan birilerinin peşine takılanların yeniden işsiz kalmasının sorumlusu sendika değildir. Buna rağmen, sendikamıza ulaşan her üyemizin işe dönüşü için çaba sarf edilmiştir. İşyerinde yaşanan olaylar, üretimde meydana gelen büyük çaplı hatalar sendikamızın hareket alanını kısıtlamıştır. Yine de ısrarla bu konu gündemde tutulmuş ve 20’nin üzerinde işçinin işe dönüşüne veya anlaşmalı ayrılmalarına olanak sağlanmıştır. Bunun ötesi tümüyle işverenin kendi yönetim sorumluluğundadır. Yine aynı kişi veya kişilerce Özak işçilerine yardımcı olunmadığı da iddia edilmektedir. Özak’ta bir başka sendika örgütlüdür. Toplu sözleşmesi yürürlüktedir. Buradaki tüm üyelerimiz için marka kanalıyla gereken tüm girişimler yapılmıştır. Ancak sendikalar arasındaki protokol, toplu sözleşmesi olan bir işyerine açık biçimde müdahaleyi ortak hukuk ihlali saymaktadır.
6) Sendika yöneticisi işveren tanığı: Son dönemde bir belgenin sağını solunu örtüp üzerine hakaretler dizdikleri bir konu da budur. İşyerinde Genel Başkan Yardımcımızın bilgilendirme toplantısında kasıtlı olarak olay çıkaran, yöneticimize saldırı girişiminde bulunan, işverenin müdahalesi sonrası işyerinden topluca ayrılan kişilerin işten çıkarılmasıyla ilgili davaya ilişkin tanık listesidir. Olay yerinde bulunan herkesin gördüğünü, bildiğini paylaşması doğaldır ve vatandaşlık görevidir. Tanığın kim olduğu değil, ne söylediği önemlidir. Herkesin ortak kaygısı gerçeklerin ortaya çıkması ve mahkemenin buna göre karar vermesi olmalıdır.
Bu benzeri birçok yalan ve çarpıtılmış olayla saldırılar yapıldı, yapılmaya da devam etmektedir. Buna işçi sınıfının hakları için, sendikal örgütlenmesi için çaba gösterdiğini iddia edenlerin de ortak olması düşündürücüdür. Böylesi yaklaşımlar işverenlerce yaratılmış sendika karşıtı algıların kökleşmesine, özetle işçilerin örgütsüzlüğe mahkum edilmesine destek vermektedir.
Hayrı Uğur Tekstil’de süreç adım adım, kurallara uygun şekilde ilerlemektedir. Umuyoruz ki son dönemde işten çıkarılan ve gerçekten asıl isteği işyerinde çalışmak olan herkesin işlerine geri dönmesi de sağlanacaktır.
Sendikamız işveren ile toplu sözleşme görüşmelerini sürdürmekte, olgunlaştırmaktadır. Tek sorun, işveren tarafından verilen davadan çekilme dilekçesinin mahkeme tarafından karara bağlanmasıdır. Dışarıdan bakıldığında basit gibi duran bu konu, işleyişte zaman alan bir süreçtir. Öyle veya böyle kesin olan tek şey, itirazın geri alınmasıyla fiilen işyerinde sendikamızın yetkili sendika konumuna gelmiş olmasıdır.
Bu durum yalnızca sendikamız açısından değil, Urfa işçisi açısından önemli ve korunması gereken hassas bir kazanımdır. Çünkü Urfa’da hali hazırda işkolumuzda toplu sözleşme kapsamında, yetkisi alınmış işyeri sayısı en fazla üç adettir.
Birileri kendi siyasi kariyerini parlatma, belki de bir partinin genel başkanlığına soyunma, olmadı kendi sendikasını kurup orada tek başına hüküm sürme hevesi için bu önemli kazanımı (hatta işyerinin kapanması ve işçilerin işsiz kalması pahasına) yıkmaya çalışabilir. Bize düşen, bu işyerini ayakta tutmak, üyelerimiz dahil işçilerin işini, aşını korumak, daha iyi koşullarda çalışmasını sağlamaktır.
Hayri Uğur Tekstil’de işyerinin yapısı, bölge özellikleri de dikkate alınarak olabilecek en uygun toplu sözleşmenin oluşturulması, işçilerin kendi seçtikleri temsilcileriyle bu toplu sözleşmeyi yaşama geçirmesi hedefimize ulaşmak için var gücümüzle çalışacağız. Tüm engellere rağmen bunu başaracağız.