DİSK’in çağrısıyla 22 Ekim Cumartesi günü Kartal’da “Vergide Adalet” buluşması gerçekleşti. DİSK’e bağlı sendikalara üye işçilerin yanı sıra çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün katıldığı buluşmada Filistin halkıyla dayanışma sloganları atıldı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun Vergide Adalet buluşmasında yaptığı konuşmadan satırbaşları şöyle:
Selam olsun bu ülkenin bütün değer ve güzelliklerini üretenler!
Selam olsun işçiler, emekçiler, emekliler, gençler, kadınlar, çocuklar!
Selam olsun kadro hakları için mücadele eden belediye işçileri!
Selam olsun MESS’in ve patronların dayatmalarına karşı ekmeğini savunan metal işçileri!
Selam olsun fabrikalarında taşeron düzenine geçit vermeyen lastik işçileri!
Sağlıktan tekstile, inşaattan enerjiye, tersanelerden plazalara tüm işkollarından gelip bu alanı dolduran mücadele arkadaşlarım…
Selam olsun beyaz yakalı, mavi yakalı, sendikalı, sendikasız tüm sınıf kardeşlerimiz!
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına hepinizi selamlıyorum.
Ve bugün 21 Ekim 2023’te İstanbul Kartal’dan Türkiye işçi sınıfı olarak hep beraber selamlayalım:
Selam olsun Filistin!
Selam olsun emperyalizme karşı mücadele eden tüm dünya halkları!
Min el nehir – ilaa el bahır – Filistin!
Evet mücadele arkadaşlarım: Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bu dünyanın düzeni kanlı. Bu dünyanın düzeni bozuk. Bu dünyanın düzeni adaletsiz.
Bugün adalet için burada, Kartal Meydanı’ndayız!
Geçtiğimiz ay emeklilere insanca yaşam ve emeklilikte adalet için bu meydandaydık.
Bugün vergide adalet için bir aradayız.
Önümüzdeki ay, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde gelirde adalet mücadelesinin bayrağını yükselteceğiz.
Evet adalet istiyoruz. Memlekette adalet istiyoruz, bölgemizde adalet istiyoruz, dünyada adalet istiyoruz.
Evet bugün Cumhuriyet’in 100’üncü yılında tarihimizin en ağır bölüşüm krizini yaşıyoruz. Ülkemizde gelir dağılımı hızla bozuluyor. Düşük ücretler ve yüksek enflasyon yüzünden alım gücümüz düşüyor. Sendikalaşmanın, grev yapmanın ve hak aramanın önündeki engellerle sömürü her gün biraz daha katmerleniyor. Grev yasaklamakla övünen otoriter bir zihniyetin yönettiği ülkemizde zengin daha zengin olurken, milyonlar yoksullaşıyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi adaletsiz vergi sistemi nedeniyle kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri alıyorlar.
Çok değil, temmuz ayını hatırlayalım. Yılın ilk 6 ayında her şeye ama her şeye zam yağdı. Hepimiz yoksullaştık. Çoğumuzun ücret artışları TÜİK’in bastırılmış enflasyon rakamlarının bile altında kaldı. Peki ülkeyi yönetenler ne yaptı? Kayıplarımızı telafi ettiler mi? Ekmeğimizin küçülmesine karşı önlem aldılar mı?
Neredeee? Tam tersini yaptılar. Gerçek enflasyonun altında kalan ücret artışlarını dahi işçilere, emekçilere çok gördüler. KDV, ÖTV gibi dolaylı vergileri artırarak cebimize el uzattılar.
Arkadaşlarım, bunu herkese anlatın. KDV gibi dolaylı vergiler bir ülkede ne kadar fazlaysa, o ülkede vergi sistemi o kadar adaletsizdir.
Niye mi? Çünkü tüketimden alınan vergiyi işçi de patron da, zengin de fakir de aynı oranda öder. Çok kazananla az kazanan aynı vergiyi verir. Bu adaletsizliktir.
Bu ülkede vergi gelirlerinin dörtte üçü dolaylı vergiler. İşte biz bu yüzden diyoruz, dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye’de diye.
Peki nasıl işliyor bu düzen? Şöyle işliyor: İşverenlerden az vergi al, şirketlerin vergisine af çıkar, zenginlerin vergi borcunu ertele, yandaşların vergi borcunu sıfırla… Peki nasıl dönecek bu devletin bütçesi diye sorunca da dön dolaş işçinin, emekçinin, emeklinin, bizim cebimize el at. Memlekette öyle bir çark kurulmuş ki devlet dönüyor dolaşıyor yine elini bizim cebimize atıyor.
Şirketler, zenginler, patronlar için vergi kaçırmanın bir yolu hep açık bırakılıyor. Onlar buna vergi kaçırmak demiyor, vergiden kaçınmak diyor. İşçiler ise daha ücretlerini almadan peşin peşin gelir vergisi ödüyor. Üstelik bu gelir vergisinin oranları çok yüksek. En düşük vergi diliminde yüzde 15’ten vergi ödemeye başlıyoruz.
Bununla da doymuyorlar. İşçiyi, emekçiyi dilim dilim soyuyorlar, dilim dilim… Tezgah şöyle işliyor: Vergi dilimlerini bilerek düşük belirliyorlar. Bu yüzden ücretiyle geçinen bizler, yıl içerisinde sanki zengin olmuşuz gibi üst vergi dilimlerine giriyoruz. Ocak ayında 1.300 TL vergi ödeyen bir çalışan ekim ayından itibaren 3.500 TL vergi ödüyor.
Kaşıkla verilen ücret artışları, kepçeyle geri alınıyor. Lafı eğip bükmeden söyleyelim: Bunun adı vergi değildir, bunun adı haraçtır. Bunun adı hırsızlıktır.
Bakın vergi dilimlerinin bile isteye düşük belirlendiğini, devletin resmi rakamları da gösteriyor. Her sene ülkeyi yönetenler bir yeniden değerleme oranı belirler. Buna göre devlet kendi gelirlerini artırır. Eğer vergi dilimleri bu yeniden değerleme oranına göre artsa idi, biz yıl içerisinde 70 bin TL kazandığımızda değil 182 bin TL kazandığımızda bir üst vergi dilimine geçecektik. Ama zenginden alamadıkları, patronlardan almadıkları, yandaşın affettikleri vergilerini bize ödetmek için bu vergi dilimini bile bile düşük tutuyorlar. Yıl içerisinde, “haydi siz zenginleştiniz, daha çok vergi verin” diyorlar.
Burada, Kartal Meydanı’ndan sizlere soruyorum: Bu sene içinde zenginleşen bir işçi tanıyor musunuz etrafınızda? Bu kadar yüksek enflasyonda, bu hayat pahalılığında işçiler mi zenginleşti de vergileri yıl içinde artıyor? Ben size zenginleşenleri söyleyeyim. İktidar daha fazla vergi alacağı birilerini arıyorsa işçilerin cebine odaklanmaktan vazgeçsin ve bir etrafına baksın. Banka bilançolarına baksın, şirketlerin rekor karlarına baksın. Zenginleşenler orada, işçiler arasında değil. Artık yeter! Çekin elinizi cebimizden, çekin elinizi ekmeğimizden, çekin elinizi çocuklarımızın hakkından.
Değerli mücadele arkadaşlarım, burada bir kez daha ülkeyi yönetenlere görevlerini hatırlatıyorum: Sizin göreviniz yoksuldan alıp zengine vermek değildir, sizin göreviniz işçinin cebine el uzatıp patronların kasasını doldurmak değildir.
Oysa yüksek enflasyon dönemlerinde ülkeyi yönetenlerin görevi işçilerin, emekçilerin, emeklilerin alım gücünü korumaktır; gelirde ve vergide adaleti sağlamaktır.
Hepiniz biliyorsunuz DİSK olarak vergide adaletin sağlanması için bir yasa teklifi taslağı hazırladık. Bu yasa taslağı Meclis’teki siyasi partilere sunduk. Buradan, Kartal Meydanı’ndan bir kere daha sesleniyoruz: Vergide adalet yasamız acilen Meclis’ten geçmelidir.
Onlardan önce biz, bugün vergide adalet yasasını şimdi burada hep beraber oylayalım. Lütfen kabul edenler EVET diyerek el kaldırsın.
- Ücretlerden ve tükettiklerimizden değil, kardan, ranttan, faizden daha fazla vergi alınmalıdır.
- Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır.
- Gelir vergisi ilk dilim oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir.
- Vergi tarife dilimleri en az yeniden değerleme oranı veya asgari ücret artış oranı kadar artırılmalıdır.
- Asgari ücret vergi istisnası çalışanlar lehine yeniden düzenlenmelidir.
- Patronlara sağlanan 5 puan SGK prim desteği işçilere de sağlanmalıdır.
- Çağ dışı damga vergisi tümüyle kaldırılmalıdır.
Evet sevgili mücadele arkadaşlarım demokrasi budur! Cumhuriyet’in yüzüncü yılında demokratik bir cumhuriyet mücadelesini yürüten bizler, bir kez daha buradan ifade ediyoruz: Demokrasi budur! Halkın egemenliği, seçimden seçime oy vermek değildir. Demokrasi, karar süreçlerine katılmaktır.
Bugün işçi sınıfı karar süreçlerinden dışlanmış durumda. Ama biz bu ülkenin üreten çoğunluğu, biz nüfusun dörtte üçü, ant olsun ki her türlü engele rağmen örgütleneceğiz, her türlü tuzağa rağmen birleşeceğiz, her türlü baskıya rağmen mücadeleye devam edeceğiz ve dünyanın en adaletsiz bu vergi sistemini de değiştireceğiz.
Sadece vergide değil, gelirde de adaleti kazanacağız, memlekette de adaleti kazanacağız, dünyada da adaleti kazanacağız. Eşitliğin, adaletin, demokrasinin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin egemen olduğu emeğin Türkiye’sini ve emeğin dünyasını kuracağız!
Yolumuz açık olsun…
Fotoğraf galerisi için tıklayın
This post is also available in: Türkçe