Çocuk işçiliği, sosyal ve ekonomik açıdan çok önemli bir insan hakları sorunudur, emek sömürüsünün en vahşi biçimidir. Ekonomik eşitsizliklerin, göçlerin ve işsizliğin artması ile çocuk işçiliğinin yaygınlaşma riskine karşı gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada sistemli bir mücadele gerekmektedir.
Kriz süreci özellikle Türkiye açısından, dünya örneklerinin aksine tarım kesiminde ciddi bir istihdam artışı yaratmıştır. Tarım sektörü güvencesizliğin en yaygın olduğu alanlardan biri olarak görülmektedir. Nitekim TÜİK 2012 Çocuk İşgücü İstatistikleri kriz döneminde tarımda çalışan çocukların sayısında yaşanan artışı ortaya koymaktadır. Bunun yanında kuralsızlığın egemen olduğu alanlarda işini kaybeden yetişkinlerin yerini, maliyet hesaplarına dahil edilmeyen bir işgücü olarak çocukların aldığı bilinmektedir. Yine yoksullaşan ailelerde günlük yaşamı sürdürmek çocukların gelirine bağlı bir hale gelebilmektedir. Kadınların emek piyasalarına katılımının önündeki en büyük engellerden biri olan ev içi bakım hizmetlerinin bir kısmının, devletin toplumsal bir sorumluluk olarak nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlamaması nedeniyle, kriz koşullarında çalışma hayatının içine sürüklenen kadınların üzerinden çocukların üzerine yıkıldığını söylemek mümkündür. Yine TÜİK 2012 Çocuk İşgücü İstatistiklerinde evde çalışan çocukların sayısındaki artış bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Çocuklar ev içi hizmet üretimini (çocuk ve yaşlı bakımı, temizlik, yemek vb.) giderek daha fazla oranda üstlenmektedir. Çocuklar; çocukluk düşlerini yaşayamadan, çocuk olma hakkını kullanamadan, eğitim hakkından yararlanamadan, ailenin sıcak ortamından alınıp, ya serbest piyasanın görünmez eline teslim edilmekte ya da ev içi görünmeyen emeğin bir parçası kılınmaktadır.
Eğitimden yoksun kalma, yetişkin işsizliği, kayıt dışı çalışma, sendikal hak ihlalleri, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının girdabında, ailelerin yoksulluğu, çocuk emeğinin istismarını artırmakta, eğitimden yoksun kalmalarına neden olmaktadır. Yine 4+4+4 sistemi ile eğitim alanında yapılan son düzenlemelerle bu süreç beslenmektedir. Bu rapor Türkiye İstatistik Kurumu Çocuk İşçiliği İstatistikleri 1994, 1999, 2007, 2012 ve Uluslararası Çalışma Örgütü ILO 2000-2004 ve 2004-2008 eğilim araştırması sonuçları üzerinden çocuk emeğinde yaşanan gelişmeleri ortaya koymaktadır.
KALICI POLİTİKA YOK, GEÇİCİ PROJELER VAR
Çocuk işçiliği, insani gelişim açısından ciddi bir sorun olarak görülmektedir. Dünya’da her 5 çocuktan biri çalışmak zorunda bırakılırken, bu çocuklar sağlıklı bir çevreden ve temel özgürlüklerden de mahrum bırakılmakta, fiziksel, sosyal, kültürel, duygusal ve eğitsel gelişime zarar veren koşullarda çalıştırılmaktadır. Çocuk işçiler ücretsiz işçi ya da ucuz işgücü olarak en çok sömürülen kesimi oluşturmaya devam etmektedir. Buna karşı dünya genelinde emek alanında çocuk istismarının ortadan kaldırılması için çalışmalar yürütülmektedir. ILO’nun 138 Sayılı “Asgari Yaş Sözleşmesi” ve 182 Sayılı “Çocuk İşçiliğin En Kötü Biçimlerinin Bitirilmesine Yönelik” sözleşmeleri bu alanda atılan adımlardan bazılarıdır . “Çocuk İşçiliğinin Önlenmesine Yönelik Uluslararası Program (IPEC)” bu amaca hizmet eden programlardan biri olarak başlatılmıştır. Bu programlarla eş zamanlı olarak Ulusal hükümetler de çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Ancak yapısal bir sorun olan çocuk işçiliğine dair bu tip geçici programlar ile çözüm üretmenin olanakları son derece sınırlıdır. Kuralsızlığın ve esnekliğin çalışma yaşamını giderek daha fazla baskı altına aldığı bu süreçte, kalıcı adımların atılması için emekten yana somut politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Dünya genelinde 2008 yılı itibari ile 5-17 yaş arasındaki çocuk sayısı 1 milyar 586 milyon iken çalışan çocuk sayısı (5-17 yaş) 306 milyon düzeyindedir. Söz konusu sayı 2004 yılına göre sadece 17 milyon daha azdır. Ancak bu azalma tüm gruplar için geçerli değil. Örneğin 5-14 yaş grubu için çocuk istihdamı 2004-2008 yılları arasında 196 milyondan 176 milyona gerilerken, aynı zaman diliminde 15-17 yaş çocuklar için istihdam 2 milyon artarak 127 milyondan, 129 milyona çıktı. Erkek çocuklarda bu oran kız çocuklarına göre 4,5 puan fazla olarak gerçekleşti. Buna göre 15-17 yaşındaki her 100 erkek çocuktan 16’sı istihdamda sayılmıştır. Toplamda ise 5-17 yaş arasındaki her 5 çocuktan biri ise istihdamda görünmektedir.
Çocuk emeğinin en kötü biçimleri için ise istihdam 2008 yılı için 115 milyon olarak gerçekleşmiştir. Erkek çocuklarının 74 milyonu, kız çocuklarının ise 41 milyonu bu tip çalışma biçimlerine muhatap kalmıştır. Bu tip çalışma biçimlerinde de 15-17 yaş için artış vardır. Söz konusu yaş grubu için en kötü çalışma koşullarında çalışan çocuk sayısı 4 yılda 52 milyondan 62 milyona çıkmıştır.
Dünya geneli için çocukların istihdama katılımında bir azalma söz konusu iken Alt Sahra Afrika’da çocuk işçiliğinde artış gözlemlenmektedir. (…)
SONUÇ
Çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik ortaya konulan çabalara rağmen yeterli bir sonuç alınamamasının arkasında, emek piyasasının esnekleşmesi ve kuralsızlaşmanın yaygınlaşması gelmektedir. Çocuk işçiliği ile mücadele dünya çapında benimsenen bir konu haline gelmiş durumdadır. Ancak buna rağmen veriler çok iç açıcı değildir.
Hem ev içinde hem de ekonomik faaliyetlerde çalışan çocuklarımızın sayısı artmaktadır. Bunun temel nedenlerinden biri kuralsız, güvencesiz çalışmadır. Hükümet, çocuk işçiliği ile mücadelede samimi ise önce emek alanındaki temel hak ve özgürlüklerin önünü açmalı, özgürlükleri kısıtlamaktan vazgeçmeli, uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmelidir. Çocukların emek sömürüsünden kurtulmalarının, emek piyasalarının kuralsızlığından kurtulmanın yegâne yolu buradan geçmektedir.
Geçtiğimiz yıl yasalaşan 4+4+4 yasası ile zorunlu ilköğretim yaşı 6-13 yaş aralığına çekilmiştir. Bu durumda ortaokulun bitiş yaşı aynı zamanda çocuk işçiliğin yaygınlaşma yaşını fiilen 13’e düşürmüştür.
Yine esneklik başlığı altında evden ve uzaktan çalışmayı yasal hale getirme çabası ev içinde çalışan 8 milyon çocuğu ilgilendirmektedir.
Türkiye’yi Avrupa’nın Çin’i, doğu illerini ise Türkiye’nin Çin’i yapma çabası, çocuk işçiliği açısından, çıraklık, stajyerlik gibi uygulamalar ile kuralsızlık, esneklik ve güvencesizlik ekseninde ağır sonuçlar yaratacaktır. İş kazalarında Çin ile rekabet eden Türkiye, şimdi de çocuk işçiliğinde Asya tipi bir modeli benimsemiş görünmektedir. Ucuz İstihdam Stratejisi ve 4+4+4 sistemi bunun zeminini yaratma gayretinin ifadesidir.
Çocuk işçiliği, yoksulluk ve güvencesizlik zemininde yükselen istihdam stratejilerinin yapısal olarak ürettiği bir sonuç olarak görülmelidir. Dolayısıyla çocuk işçiliği ile mücadele bu strateji ile mücadeleden geçmektedir.
Kaynak: DİSK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ’NÜN NİSAN 2013 TARİHLİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİ RAPORU