Avrupa Sendikalar Enstitüsü (ETUI) tarafından 29-30 Ocak 2013 tarihlerinde Makedonya’nın başkenti Üsküp’te düzenlenen Avrupa Birliği temalı seminerde Balkan ülkelerinin sendikaları deneyimlerini paylaştılar. Seminere DİSK Tekstil Genel Başkanı Rıdvan Budak da davet edildi. Makedonya Sendikalar Konfederasyonu SSM’in ev sahipliğindeki seminere Makedonya Çalışma Bakanının da katıldığı toplantıya Makedon basını da yoğun ilgi gösterdi.
Dünyanın en büyük pazarı ve ekonomik seviyesi en yüksek bölgesi olan Avrupa Birliği tarihinin en ciddi ekonomik, siyasi ve sosyal krizini yaşarken aralarında ülkemizin de bulunduğu bir dizi ülke Birliğe katılabilmek için aday üye statüsünde çaba göstermektedir.
İsveçli sendika yetkilileri ve eğitmenler ülkelerinin aday üyelik sürecinde yoğun bir bilgilendirme kampanyası yürüttüklerine dikkat çektiler. 1990’ların ilk yarısında çalışanların yaklaşık % 80’inin sendikalı olduğu İsveç’te toplumu AB’ye üyeliğin getirileri ve sonuçları konusunda düzenli ve yoğun şekilde bilgilendiren sendikalar üyelik referandumunda açıkça bir tavır takınmamış ve üyelerini kararlarında serbest bırakmıştır. Brüksel’de ofis açan ve AB’yle ilgili her gelişmeyi ilk elden değerlendiren sendikalar meclisteki sendikacı vekiller üzerinden adaylık sürecindeki yasal düzenlemelere de katkı sunmuş ve üyeliğin ardından da hem ulusal mecliste hem Avrupa Parlamentosunda ve Komisyonu’nda aktif lobi çalışması sürdürmüş, bu kapsamda Avrupa sendikal hareketi içinde de daha yoğun bir işbirliği ve temsiliyet sağlamışlardır. Makedonya, Türkiye gibi ülkeler açısından AB standartların yükselmesi anlamına gelirken İsveçli sendikalar açısından ise aday üyelik sürecindeki asıl kaygı ülkenin ulaştığı refah düzeyinin ve standartlarının aşağıya çekilmemesi olmuştur.
Seminerde yakın zamanda üye olan Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerde toplumun beklentilerinin karşılanmaması ve beklenen refahın gelmemesi sebebiyle hazırlık sürecini daha etkin şekilde planlanması konusunda aday üye ülke sendikalarına rol düştüğü vurgulanmıştır. Bu sürecin siyasetçilere bırakılmaması gerektiği, siyasetçilerin kısa dönemli çıkar ve beklentilerle hareket edebildiği, adaylık sürecinde her sorunun çözümünü AB’ye üyelik sonrasına erteleyen ve AB’ye girince para geleceği beklentisini yaratan siyasetçilerin AB’ye üye olduktan sonra yaşana sorunlarda da suçlu olarak Brüksel’i gösterdiği, Brüksel’de alınan kararlara uymak zorunda olduklarını bahane gösterdikleri aktarıldı. Bunun gerçekliği yansıtmadığını ve toplumun uzun süreli çıkarları ve gerçekçi beklentileri için sendikaların görev üstlenmeleri gerektiği vurgulandı.
AB yasa ve direktiflerinin her üye tarafından yaşama uygulanması gerekmektedir. Ancak bunlar asgari standartları işaret etmektedir. Ulusal politika etkisini korumaktadır. Her ülkenin kendi gerçekliğine uygun şekilde Brüksel’de genel için formüle edilen politikaları uyarlaması gerektiği üzerinde duruldu. Direktifleri kopyala-yapıştır ile ulusal yasalara aktarmanın sorunları çözmediği anlatıldı.
Avrupa Birliği uyguladığı neo-liberal politikalar sonucu ciddi bir kriz içindedir. En zengin, en sosyal devletlerde dahi sendikalar ve işçiler tehdit altındadır, sorunlar yaşamaktadır. Elbette İsveç’le Türkiye, Türkiye ile Makedonya farklı gelişmişlik düzeylerindedir. Farklı düzeylerde sanayisi, ekonomisi olan toplumlardır. Bire bir uyarlamak mümkün değildir. Ancak küresel kapitalizm karşısında gelişmiş, gelişmemiş tüm ülkelerdeki işçiler, çalışanlar tehdit altındadır. Buna karşı dayanışmak oldukça önemlidir. Dayanışma ile yetinmemek ve işçileri, sendikaları siyasetten uzak tutan yaklaşıma da karşı çıkmak ve çalışanların uzun süreli çıkarları için sendikaların siyasete aktif şekilde müdahil olmaları da şarttır. Oldukça verimli geçen ve öğretici olan seminer özellikle Balkan sendikalarının ortak çalışması ve deneyim aktarımı açısından yararlı olmuş ve içinden geçtiğimiz süreçte AB’ye dair bilgimizi geliştirmiştir.
This post is also available in: Türkçe