12 Eylül 1980 tarihi, Türkiye ve işçi sınıfı için unutulamayacak büyük bir yıkımı beraberinde getirmiştir.
Anayasa, Meclis ve Senato dahil demoktatik tüm kurum ve kuruluşlar silah zoruyla ortadan kaldırılmış ardından on binlerce vatandaşımız hukuksuz biçimde tutuklanarak yargılanmadan yıllarca savaş esiri gibi muamele görmüştür. Hatta bir çok durumda savaş esirlerine dahi yapılamayacak uygulamalara tanık olunmuştur.
Hiç bir suçları olmadığını bilen ve bu güvenle hareket eden DİSK üyeleri hiç bir dayanağı olmayan, siyasi temelde ve kurmaca senaryolarla yazılmış, işkencelerle kabul edilmeye zorlanmış iddianamelerle yargılanmışlardır. Bu iddiaların bir kısmı ise daha önce dava konusu olmuş ama DİSK ve üyesi sendikaların beraat ettikleri eski davalar olmuştur.
İşçi sınıfının susturulması, haklarını savunan gerçek sendikaların yok edilmesi ve bu yolla sermayenin krizden kurtarılması hedeflenmiştir. Topluma ise ancak iktidarın söylediklerini onaylama “özgürlüğü” bırakılmıştır.
Anayasa, Meclis ve Senato dahil demokratik tüm kurum ve kuruluşlar silah zoruyla ortadan kaldırılmış ardından on binlerce vatandaşımız hukuksuz biçimde tutuklanarak yargılanmadan yıllarca savaş esiri gibi muamele görmüştür. Hatta bir çok durumda savaş esirlerine dahi yapılamayacak uygulamalara tanık olunmuştur.
Her şeyi halkın iradesi ve isteğiyle yaptıkları iddiasındaki bu cunta, Anayasaya özel maddeler koyarak kendilerine yargılanma muafiyeti getirmişlerdir.
Unutulmamalıdır ki hukuk ve demokrasiyi korumak ancak herkes tarafından sahiplenildiğinde mümkündür. Bugünü kurtarmak, kısa vadeli çıkar için susanlar yarın ihtiyaç duydukları zaman aynı hukuksuzluğun mahkûmu olmaktan kurtulamayacaklardır
Unutulmamalıdır ki hukuk ve demokrasiyi korumak ancak herkes tarafından sahiplenildiğinde mümkündür. Bugünü kurtarmak, kısa vadeli çıkar için susanlar yarın ihtiyaç duydukları zaman aynı hukuksuzluğun mahkümu olmaktan kurtulamayacaklardır
En tepede herkes adına karar veren, herkesi yargılayan ve mahkum eden, istediğine kredi istediğine ceza veren, eşitlik kisvesi altında yalnızca kendileri gibi düşünenlere serbesti sağlayan, diğerlerini ise dış güçlerin maşası, terörist gibi yaftalarla ezen ya da ezilmesine olanak sağlayan bir cunta yıllarca bizleri esir almış, zulmetmiştir
Başta Abdullah Baştürk olmak üzere 12 Eylül zindanlarında onur abidesi olmuş, direnmemize güç vermiş tüm dostlarımızı, büyüklerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.
Bu cuntanın mağdurları ne yazık ki hak ettikleri adalete bugüne kadar kavuşamamıştır. Geçtiğimiz yıllarda yapılan yargılamalar ve sonuçları ise sembolik kalmıştır., hukukun üstünlüğünü ve adalet sisteminin iktidarlardan bağımsızlığını, adaletli bir gelir dağılımıyla refah ve barış içinde yaşama mücadelemizi savunmaya devam edeceğiz.
This post is also available in: Türkçe